AKBELEN DE BİZİM, URLA DA BİZİM!
CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Urla’yı toz bulutu altında bırakacak ve koruma altındaki türlerin bulunduğu doğal yaşamı yok edecek geri kazanım tesisinin ÇED sürecinin durdurulması çağrısı yaparak “Akbelen de bizim, Urla da bizim! Yok etmek isteyenlerin karşısındayız!” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Urla’da yerleşim yerlerinin yakınında ÇED süreci başlatılan; beton, kaya, taş ve yıkıntı atıklarının kırılacağı Tehlikesiz Atik Geri Kazanım Tesisi ile bölgenin toz altında kalacağını ve koruma altındaki doğal hayatın yok olacağını belirterek konuyu Meclis gündemine taşıdı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanına sorularını yönelten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, İzmir’in tarihi ve doğal güzellikleriyle ön plana çıkan ilçelerinden Urla’daki doğa katliamına dikkat çekti. İzmir’in Urla İlçesi’nin Torasan Mahallesi’nde 15 bin 330 metrekarelik alana “Tehlikesiz Atık Geri Kazanım Tesisi” kurulması için projenin kabul edildiği ve ÇED sürecinin başladığı duyurularının yapıldığını ifade eden Yücel, “Muğla Akbelen’deki doğa katliamı sürerken Urla’da da doğal hayatı yok edecek, bölgeyi toz bulutuyla kaplayacak bir işletmeye izin veriliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ÇED süreçlerini bir oldubittiye getirdiği kamuoyu tarafından bilinirken ÇED olumlu kararı verilmesi an meselesi. Yılda 300 bin ton atık malzemenin alınacağı tesiste, gelen atıkların yüzde 90’ının, kırıldığında yoğun toz çıkaracak beton taş, tuğla ve kiremit, kalan yüzde 10’luk kesimin ise demir atığı olacağı ifade ediliyor. Urla’nın tarihi ve doğal güzelliklerini rant uğruna yok edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
YOK ETMEK İSTEYENLERİN KARŞISINDAYIZ!
Tesisin yapımının planlandığı alana en yakın evin sadece 220 metre uzaklıkta olduğunu ve bölgenin koruma altındaki canlı türleriyle dolu bir doğal alan olduğunu aktaran İzmir Milletvekili Deniz Yücel, şu bilgileri paylaştı: Projenin yapılacağı alanda ve buraya komşu arazilerde Bern Sözleşmesi’ne göre ‘Mutlak Koruma Altındaki Türler’ listesinde yer alan 7 sürüngenin, 15 kuşun ve 6 memeli hayvanın bulunduğu, Koruma Altındaki Türler listesinde yer alan 4 sürüngen, 25 kuş ile 5 memeli hayvan türünün de yine bu bölgede yaşadığı belirlenmiştir. Genellikle inşaat malzemelerinin kırım, ayrım ve depolanmasının yapılacağı bu tesisin, hava ve gürültü kirliliği yaratacağı ortadadır. Oluşan bu kirliliğin, uluslararası anlaşmalarla ‘Mutlak Koruma’ ve ‘Koruma’ altında bulunan hayvan türlerinin doğal yaşam alanlarını tahrip edip zarar verme riski yüksektir. Tesisin bölgenin sosyoekonomik yapısı ile istihdamına sunacağı katkı da tartışılmalı bir konu. Proje tanıtım dosyasında sadece 8 kişinin istihdam edileceği ifade ediliyor. Kiremit, demir ya da molozların kırımını yapılacağı bir tesis Urla’nın sosyal hayatına nasıl bir katkı sağlayacak? Tüm bunlara rağmen, ÇED sürecinin başlatılmış olması kabul edilebilir değildir! Akbelen de bizim, Urla da bizim! Yok etmek isteyenlerin karşısındayız! Son olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin şu sorumu samimiyetle cevaplamasını bekliyorum: Ülkemizde iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek, tüm canlılar için yaşanabilir bir çevre ile kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması amacıyla “Çevresel Etki Değerlendirme” sürecini kâğıt üzerinde tamamlanan bir prosedür olmaktan çıkaracak bir çalışmanız var mıdır?”