Zehirleniyoruz…

Selçuk Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Talip Altun  “Selçuk İlçesinde tarım yapılan alanlar, iki önemli tehlikeli etken altında olup bu tehlikelerin giderilmemesi halinde tarımın sürdürülmesi şöyle dursun, tarım alanlarının kalıcı olarak kaybedilmesi sözkonusudur. Yani bu cenneti sonraki nesillere bırakamayabilir, Onlara borçlu kalabiliriz.” dedi.

Altun yaptığı yazılı açıklamada “İlk ve belki en önemlisi toprakların deniz suyu etkisiyle tuzlulaşıp, çoraklaşmasıdır. Yoğun meyve tarımı ve bilinçsiz, fazla sulama sonucu artezyen kuyulardan çekilen suların artması yeraltı tatlı su sabit seviyesinin yıllar geçtikçe düşmesine sebep olmuştur. Bunun sonucunda tuzlu deniz suyu, eksilen yer altı suyu yönünde ilerleyerek hem sulama suyu kalitesini düşürmüş hem de deniz kıyısıyla sınırlı kalan çoraklaşmayı yıllar geçtikçe Selçuk yönünde ilerletmiştir. Sinsice ilerlemekle birlikte sonuçları henüz görülmeyen bu sorunun belirtileri, Kuyumcu ve Yedi Uyurlar bölgelerindeki toprakların yüzeylerinde tuzlanma gözlenmesidir. Önlem alınmaması halinde Ovadaki ve hatta artezyen kullanan yamaç tarım topraklarının üçte ikisinin kesin kaybı esas sonuç olabilir. Bu tehlike önümüzdeki 5-20 yıl içinde gerçekleşip Selçuk İlçesinin esas gelir kaynağını yok edebilir. Dahası tuzlu deniz suyunun, tatlı suya karışma hızının yüksekliği nedeniyle, sulama-hatta içme sularını kaybetme riski vardır. Nitekim ilçemizde üstünde hala tarım yapılabilirken, kendi artezyenini su tuzluluğu nedeniyle kullanamayan yerler artmaktadır. (Halk arasında “Çorak suyu” denilen olay)

Ürünler Kanser ve Ölümcül Hastalıklara Yol Açabilir

İkincisi ise: Küçük Menderesteki aşırı kirliliğin, havzasındaki toprağa ve yeraltına sızarak toprak ve suyu kirletmesinin yanı sıra, bazı bilinçsiz çiftçilerce tarım alanlarının sulanmasında kullanılması sonucu ürünün ve toprağın hızla kirletilmesidir.” Temiz su yokluğunun tarım alanlarının zehirli suyla sulanmasına haklı bahane oluşturmadığının yanı sıra, insan ve çevre sağlığında onarılamaz tahripler oluşması gibi acı sonuçları vardır. Vicdanen bakıldığında; bu meyve sebzeler umulmadık yerlerde pazara sunulmakta, tüketen insanlarda başta kanser olmak üzere çok çeşitli ölümcül hastalıklara yol açabilmektedir.

Ayrıca nitrat ve pestisit kirlenmeleri gibi tehlikeler bulunmakla birlikte bunlar Tarım Bakanlığımızın gittikçe artan; toprak tahlili, reçeteli ilaç kullanımı v.b. önlemleri sayesinde kontrol edilebilir düzeye indirilmiştir.

Çözüm nedir?

Deniz suyu basması sorununun çözümüne ilişkin düşünüldüğünde, İyi haberlerle başlayacak olursak;

Devlet destekleri ve yaptırımlar sonucu damla sulama sistemlerinin kurulmuş olmasıyla yeraltından çekilmekte olan tatlı suyun miktarı azalmıştır. Bu statik seviyenin düşme hızını azaltıp bizlere gerekli önlemleri almak için zaman kazandırabilir.

Doğa Koruma Bölgesi “Belevi Gölü Kurtarılmalı”

Diğer taraftan göllerin kurutulup tarım alanı olarak kullanılması yerine, suyun sabit seviyeye bağlanmış olması, toprak üstünde denize bırakılmadan tutulan yağışların yeraltına sızmasına zaman kazandırmış ve iyi bir örnek olarak Belevi Gölü civarında bulunan artezyenlerde sabit su seviyeleri artmaya başlamıştır. Bu olayda tek gereklilik; kendisi aynı zamanda doğa koruma bölgesi olan Belevi gölünün altında kalan tapulu alanların, yetkili-sorumlu kurumlardan biri eliyle istimlak edilmesidir.

Acilen Uygun Yerlere Gölet Yapılmalı

Özetle ifade edilirse; Kışın oldukça yüksek miktarda olan yağışların Selçuk civarındaki tarım dışı alanlarda biriktirilmesidir. Hatta bu önlemin deniz seviyesine yakın tarım alanları bulunan bütün Ege Kıyı Bölgesinde uygulanması dünyada eşi olmayan bu toprakların orta vadede kurtarılmasını sağlayabilir. En kestirme yolu coğrafik durumu uygun atıl alanlarda küçük maliyetlerle, uygun boğazların, gerekli teknik önlemlerle donatılmış bentlerle kuşatılarak yağışların olabildiğince fazla miktarda hapsedilip, suyun denize akışının önlenmesi, yeraltına sızmasına fırsat verilmesidir. Uygun kodda kurulanlar doğrudan sulamada kullanılabileceği gibi rezervi yeterli ise yazın sıcak-kurak zamanlarında, doğal dereler ıslah edilip akış bırakılarak, su-deniz yaşamı ve ekosisteme de katkı sağlanabilir.

Baraj yapılmama gerekçelerinden biri olan “yeraltına su kaçırabilir” gerekçesi burada yapılma gerekçesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü tam istenen de bu, olabildiğince fazla “yeraltına su kaçırması”dır. Bu önlemin gerçekleşmiş iyi örnekleri vardır. Mesela Torbalı-Karakızlar rezervuar barajı yapıldıktan sonra alt havzada artezyen statik seviyeleri artmıştır. Bu durum, altındaki Fetrek vadisinde göletler yapma ve hatta rekreasyon alanları oluşturmak için kurumları isteklendirmiş, işbirliğine itmiştir.

İlçemiz coğrafyası etüd edildiğinde ise daha önce ilgili kurumlara bildirilmiş olan Sinan Dede üst vadisi, Şirince Değirmen Boğazı, Kuyumcu Albeyoğulları Vadisine ek olarak; tamamen atıl durumdaki en az 9 km2 lik alanın denize kaçan suyunun toplanabileceği Kuyumcu Boğazı ve yine Çamlık Rampasının antik su kemeri bulunan bölgesine bir tane yapılabilir, gerekmesi halinde sonradan geliştirilebilir ve eksikleri tamamlanabilir.

Kamu Yerleri Esastır

İşin güzel tarafı şu tarihlerde Acarlar-Ortaklar arası karayolunun duble yola dönüştürülmeye başlanmasıdır. Bu projeden ciddi miktarda hafriyat çıkacak, muhtemelen dökülmesi için yer aranacaktır. Bu hafriyat başta Çamlık rampasında ve Şirince Değirmen Boğazında yapılacak göletlerin bent dolgusunda kullanılabilir. Sadece acil bir projeksiyon ve bent donanımlarının tasarlanması, sürecin etkin kontrolü yeterlidir. Olası mülkiyet kayıplarında kamulaştırmalar sonradan da yapılabilir. Nihayetinde kamu yararı esastır.

 Küçük Menderes Kapalı Sisteme Alınmalı

İkinci sorunun (Menderes Kirliliği) çözümü isekayıtlara geçmesi açısından buradan açıkça önermekteyiz ki radikal bir kararla, acil olarak kirli akan nehrin en azından İlçemiz sınırları başlangıcından, hatta ilk kirletildiği yerlerden itibaren kapalı sisteme alınarak kesintisiz biçimde denizin uygun derinliğine kadar götürülüp bırakılmasıdır.

Çiftçilerin ürünlerini bu kirli suyla sulamaları önlenememiştir

İlk bakışta kötü bir düşünce gibi görünen bu fikir aslında etkin uygulanabilir ve iyileştirilebilir tek çözümdür. Şöyleki; 11 adet olduğu söylenen arıtma tesisi, ilçemizde boydan boya berbat kokar-kirli halde akan nehri temizlemeye yetmemiştir. Irmak boyunca kimi çiftçilerin ürünlerini bu kirli suyla sulamaları önlenememiştir. İlgili ve Sorumlu Kurumlar, Sanayi tesisleri ve yerleşim yerlerinin zehirli kimyasal atıklarını ırmağa bırakmasını önleyememiştir. Bu gün bırakın tarım topraklarını, nehrin döküldüğü ve içinde yüzdüğümüz, mavi bayrak olduğu söylenen Pamucak Sahilinden bile bir kimyasal analiz alınamamaktadır. Sonuç net olarak budur.

Diğer taraftan 11 arıtma tesisinin maliyeti bu kapalı sistem inşasından fazladır ve buna rağmen ırmaktaki kirlilik düzeyi ortadan kaldırılamadığı gibi tehlike boyutunun altına indirilebilmiş değildir. Oysa kirlenme noktaları tek tek tespit edilip kaynağından kapalı sisteme alınacak pis suyun kapalı sisteme hapsi ve uygun bir noktada tek arıtma sisteminde arıtılarak temizlenmesi mümkündür. Bu işlem temiz su sızmalarının kirlenmesini önleyerek aynı ırmak yatağında temiz şekilde akmasını, zamanla kirlenmiş yatak toprağının temizlenmesini, belki bir gün temiz bir Menderes Nehrinin hayatımıza, ovamıza dönüşünü sağlayacaktır.

Uluslar arası Hukuka Uygun Davranılmalı

Kapalı sistem geliştirilebilir. Mesela ilerleyen zamanda kirletici çıkışlarına saat konulup arıtma giderleri ortaklaştırılabilir veya ilgili kuruma gelir sağlayabilir. Böylece maliyetler düşürülürken, kirleticilerin olmayan veya çalıştırmadıkları arıtma işlemi, idareler gözetiminde kaçaksız gerçekleştirilmiş olur. Sistem dışına kaçak atık atan işletmeler kesin şekilde tespit edilip gerekli ceza uygulanabilir. Denize ise uygun şekilde temizlenmiş su bırakılabilir. Böylece uluslararası hukuka uygun davranılmış olur. Ama öncelik bu sızdırmaz kapalı sistemin kurulmasıdır.

Çözümler Birleştirilmelidir

İlk tehlikenin önlemi olan Barajlar-bentler ile ikinci tehlikenin önlemi olan kapalı sistem tesisi birleştirilebilir. Yani pis suyu izole şekilde denize götürülen Küçük Menderes Nehir Yatağına, irili ufaklı dereler aracılığı ile kurulacak su bentlerinden fazla suyun denetimli bırakılması, öncelikle ırmak yatağı ve civar toprağını temizlerken pırıl pırıl bir akış sağlayacaktır. Diğer taraftan yükselecek olan yeraltı statik seviyeleri, deniz suyunun tarım topraklarına sızmasını önleyecek, zamanla deniz suyu kendi doğal mecrasına dönerken, çoraklık tatlı su yıkaması ile ortadan kalkacaktır.

Bütün bu sürecin sonunda maviler ve yeşille bezenmiş, nazarlık gibi bir Selçuk ortaya çıkabilir.