Flaş Haber :
Hava Durumu

Hem Okur Hem Gezeriz Grubu Eskişehir'i Gezdi

11 Kasım 2022
0 Haber Yorum
Hem Okur Hem Gezeriz Grubu Eskişehir'i Gezdi

                                         
                Hem Okur Hem Gezeriz grubu olarak Mehmet Sadık Bozkurt’un “Bir Ömür ki Yılmaz Büyükerşen” isimli eserini okuduktan sonra Eskişehir’e gitmemek, Eskişehir’e gidip de Yılmaz Hoca’yla görüşmemek olmazdı. 5-6 Kasım tarihinde  gerçekleştirdiğimiz gezimizin en önemli durağı  Eskişehir Büyükşehir Belediyesiydi. 13.30’da olan randevumuza gitmeden önce güne Bursa Cumalıkızık köyündeki  kahvaltımız ve küçük gezintimizle başladık. Eski evlerin ve doğanın güzelliği, yolun ortasından akan kaynak suyunun şırıltısı eşlik etti gezimize.

Eskişehir’e ulaştığımızda hâlâ zamanımız vardı büyük buluşma için, biz de 2. günün programında yer alan Kentpark gezimizi o bir buçuk saate sığdırdık. Kentpark, Anadolu’nun ortasında, minicik de olsa,  insan eliyle oluşturulmuş bir yüzme alanı ve kumsalı içinde barındıran, aynı zamanda yeşilin ve sonbahar kırmızısının her tonunu bulabildiğimiz huzur dolu estetik bir mekândı.



Büyükşehir Belediyesi’ne geldiğimizde, giriş kapısında samimiyet ve özenle karşılandık. Sadeliğiyle içimizi ısıtan binada Belediye Meclisi toplantı salonuna alınmamızdan çok kısa bir süre sonra Yılmaz Hoca geldi ve kürsüye çıkmadan önce büyük bir nezaketle elimizi  sıkarak hepimize –kırk kişiden fazlaydık- ayrı ayrı, hoş geldiniz, dedi.  Okuduklarımızın üstüne her hâli, her sözüyle, zarif üslup ve yaklaşımıyla hepimizde silinmeyecek bir iz bıraktı Yılmaz Büyükerşen.

                Bu anlamlı ve özel buluşmanın sonrasında gezimize Küçük Prens Kitap Müzesi’yle devam ettik.   Dünyada bu alanda ilk örnek olan müze; yıkıcı iki dünya savaşının  ardından, Fransa’dan tüm insanlığa yaşama sevinci, umut ışığı yayan Küçük Prens’in farklı dillerde 2 binin üzerinde baskısı ve  objeleriyle bizlere yeni bir pencere açtı. Eskişehir Anadolu Lisesi Felsefe Öğretmeni Ali Lidar, özel koleksiyonunu çocuklar başta olmak üzere tüm meraklılarının ilgisine sunmak istediğiyle işe sergilerle başlamış, bunu daha kalıcı hâle getirmeye niyetlendiğinde de okulun eski lojmanını idare, öğretmen, öğrenciler ve okul aile birliğinin katkılarıyla elden geçirip mekâna bugünkü biçimini vermişler. Koleksiyon, dünyanın dört bir tarafından bağışlar ve hediyelerle gelişmeye devam ediyor. Küçük Prensin 450  dile (içinde lehçe, şive ve ağızlar da var) çevrilmiş olması, eserin evrenselliğini gösterirken Müze’de bu çevirilerin büyük bir kısmının yer alması, ziyaretçilerde filoloji atölyesindeymiş duygusu uyandırarak dünya dilleri konusunda önemli bir farkındalık yaratıyor.



                Bir sonraki durağımızda Porsuk Nehri’nde gondol keyfi yaparak Eskişehir’de, Venedik’teymişiz duygusu yaşadık.  Otelimize yerleşme ve akşam yemeğinin ardından günün yorgunluğuna rağmen Eskişehir gecesini azıcık da olsa deneyimlemek  için barlar sokağı ve Haller Gençlik Merkezi’ni gezdik, Ulus Anıtı’nı seyrederek şanlı bir ulus tarihinin bir heykelde nasıl özetlenebildiğini gördük.

                2. gün, kahvaltının ardından Şelalepark’la başladık güne. Yine insan eliyle yapılmış, mimariyle doğallığın birleşiminden doğan, şehre tepeden bakan bu güzel  mekânda Donkişot’la Sanço’yu selamladık. Bakım çalışmaları nedeniyle şelale akmıyordu ama ortam çok keyifliydi.

                Rotamızı müzeler cenneti Odunpazarı’na çevirerek Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’yle kültür-sanat turumuza başladık. Tüm şehre sanatçı ruhunu ilmek ilmek nakşeden Yılmaz Hoca ve öğrencileri, bütün hünerlerini sergilemiş; Atatürk başta olmak üzere siyasetten sanata,spora, iş dünyasına varana kadar aklınıza gelecek neredeyse herkesin heykelini gerçeğine çok yakın biçimde yapmışlar. Tüm şehre serpiştirilmiş bronz heykelleri de düşününce Eskişehir’e heykeller diyarı dense yeridir diye düşünmekten alamadık kendimizi. Ara sokaktan birkaç basamak merdiven ve birkaç adım yokuş çıkarak ulaştığımız Çağdaş Cam Sanatları Müzesi’nde estetiğin zirvesine ulaştık. Neredeyse attığımız her adımda bir müzeye denk gelince hepsini gezemesek de zaman  arttırabildiğimiz ölçüde tur programında olmayan müzeleri de ziyaret edebildik. Bu yıl ekim ayında açılışı yapılan Hamam Müzesi de bunlardan biriydi. İçeri girdiğimiz anda bizi yoğun bir kalıp sabun kokusu karşıladı ve yine balmumu heykellerle oluşturulmuş hamam mizanseni, tüm ziyaretçilerde göbek taşına uzanıp kese yaptırma isteği uyandırdı.

                Yine yürüme mesafesinde olan Atlıhan’a giderken rastladığımız Ataol Behramoğlu Müzesi’ni es geçemezdik. Yazarın bağışladığı kütüphanesi ve özel koleksiyonundan oluşan müze, hem kurulduğu konak hem de içeriğiyle sımsıkı sardı bizi, oradan ayrılmak istemesek de zamanımız kısıtlıydı; Atlıhan El Sanatları Çarşısı da bütün renkleriyle bizi bekliyordu. Burası da açkı hava müzesi gibiydi. Odunpazarı, günlerce gezilebilecek zenginlikteydi, güzelliklerine doyamadan oradan ayrıldık.

                Sazova Bilim ve Kültür Parkı da tüm zenginlik ve görkemiyle karşıladı bizi. Her mekân, bir öncekinden erken ayrılmanın burukluğunu aldı üzerimizden. Bilim-kültür-tarih-sanat-mimari –doğal yaşam-hayal dünyası sarmalında saatlerin nasıl geçtiğini anlamadık.

                Özveri, emek, tüm canlılara saygı, eşyaya ve geçmişe sahip çıkma bilinci ile  sanatçı bir ruhun birleşiminden neler doğacağını gözler önüne seren sanat eseri bu şehirden ayrılırken aklımızda bir daha gelmek fikri, kalbimizde Yılmaz Büyükerşen’e saygı ve şükran duyguları vardı.

                Bu unutulmaz gezi ve buluşmanın mimarı Emine BEKDEMİR, bütün geziyi planlayan Hafize ASLAN, tüm deneyimi , disiplini, başarılı sunumu ve güzel sesiyle gezimize yön veren rehberimiz Almıla Zeynep Başkal’a  gönülden teşekkür ediyoruz.

Yorumlar(0)
Facebook hesabınızla yorum yapın:




Veya Facebook'a bağlanmadan yorum yapın:

Rumuz veya Ad/Soyad*

E-posta*
(E-posta adresiniz sitede görünmez)

Yorumunuz*



(Yukarıdaki güvenlik kodunu giriniz)
Yazarlar Yazarlar
Son YorumlarSon Yorumlar
Lig FikstürüLig Fikstürü

Bu sitede yayınlanan içerik izinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.