Bilindiği üzere,
25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Trijillo hükümetine karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşler, diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüze uğrayarak vahşice katledildiler.
Bu olaydan tam 60 yıl sonra biz kadınlar aynı şiddeti tekrar yaşıyoruz.
Ülkede gün geçtikçe etkisini artan ekonomik kriz ve Covid-19 salgının yarattığı olumsuz iklimle birlikte, biz kadınlara yönelen şiddet, tüm biçimleri ile artarak devam ediyor. Mevcut ekonomik ve siyasal sistem ile desteklenen bu anlayış, hükümet politikaları ile de güçleniyor. Cinsiyetçi politika ve uygulamalar, Hükümet söylem ve eylemine dönüşüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması ve toplum için zararlı olduğu görüşü de bu anlayıştan besleniyor. Bu nedenle, yerine erkek zihniyetinin kabul ettiği yeni bir sözleşme yapılması isteniyor. Böyle bir anlayış ile kadına yönelik şiddetin azalması mümkün değildir. Nitekim, 2020'nin ilk on ayında erkekler tarafından en az 229 kadın öldürüldü, 122 kadın tacize uğradı, 226 çocuk istismar, 79 kadın tecavüze uğradı.
Değerli dostlar,
Şiddet, aynı zamanda çalışma yaşamının güvencesizleştirilmesiyle, ağırlaşan yaşam koşullarıyla, ücret eşitsizliğiyle, hiçbir sosyal haktan yararlanamamakla, haksız işten atmalarla, esnek, güvencesiz çalıştırılmayla katlanarak artıyor. Kadınlar çalışma hayatından dışlanırken, salgın ile ekonomik krizin derinleşmesi kadınların işsizleşmesine, çalışma hayatından dışlanmasına ya da esnek ve kayıtdışı çalışmasına neden oluyor.
Çalışma hayatının içinde olan kadınlar ise çalıştığı sektöre göre işe girme ve işte yükselme konusunda ayrımcı politikalara maruz kalırken, işyerlerinde kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Özellikle salgın ile mücadele de ön saflarda yer alan, kadın sağlık çalışanlarına yönelik şiddet arttığı gibi, sağlık çalışanı sayısının yetersizliğinin yol açtığı, uzun süreli çalışma fazla mesai, yeterince dinlenmeme, aşırı iş yükü ve yetersiz kişisel koruyucu ekipman gibi eksiklikler sağlık çalışanlarını tükenme noktasına getirmiş bulunuyor. Sadece sağlık sektöründe değil, eğitim, perakende, gıda ve tekstil gibi kadınların yoğun olarak çalıştığı işkollarında da benzer sorunlar yaşanıyor.
Değerli basın değerli dostlar.
Bütün bu olumsuzlukların yanında,
Emekli ve yaşlı kadınların uğradıkları psikolojik ruhsal ve fiziki baskılara maruz kaldığı gerçekliği ile karşı karşıyayız.
Böylesi bir ortamda, bugün kadınlar için daha çok mücadeleye ihtiyaç var. Her türlü baskıya, savaşa, yoksulluğa, şiddete ve ayrımcılığa karşı hayatın her alanında kadın mücadelesini omuz omuza yükseltmenin ve başka bir ülke, başka bir dünya, başka bir toplum talebimizi yüksek sesle haykırarak dayanışma içerisinde olacağız. 25 Kasım’da da tüm dünyada, şiddete karşı mücadele için ve dayanışmak için kadınlar olarak
Kopmak yerine Kucaklaşmak
Durmak yerine Koşmak
Sonuçta değil Süreçte Elele vererek Disk Emekli-Sen li Kadınlar olarak alanlarda bir arada olacağız.
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
DİSK EMEKLİ-SEN