Alevi Kültür derneği ( Cemevi ) Deniz Gezmiş, Yusuf Arsalan ve Hüseyin İnanı Andı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezinde yapılan anma etkinliğinde konuşan dernek Başkanı Haydar Yurdakul yaptığı açıklamada: "Canlar ve saygı değer gönül dostları hoşgeldiniz. Canlar o gece 6 Mayıs kurdun kuşun,yerin, göğün birleştiği acının tatlıya karıştığı gün yani Hızır ile ilyasın buluştuğu kutsal gündü o gece. Kimse dileklerini bir gül ağacının dibinde görmedi o gece kutsallığın arşu elaya ullaştığı geceydi ama acımasız zalim faşist bostallar iş başındaydı kim takardı kutsal geceyi canlarvicdanı olmayanın kutsallığı olurmu. Çünkü emir almıştılarkıyacaklardı o fidanlara acımasızca unharca sızlamadan vicdanları asacaklardı üç fidanımızı çünkü suçları çok ağırdı. Nasıl karşı gelebileceklerdi 6. Filoya nasıl diye bilirlerdi yaşasın tam bağımsız Türkiye ve o kutsal gecede bir kavak ağacının altına üç fidan gölgesi düştü Deniz, Yusuf,Hüseyin anılarının ve mücadelelerinin önünde saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun.
Sevgili gönül dostları bu geceyi hazırlayan,sunan,emeği geçen gençlerimize çok teşekkür ediyor. " dedi.
Ardından Gençlik Kolları Başkanı Selda Çellik bir konuşma yaptı yaptığı. Konuşmasında:"

Zamanın gündüze çaldığı bir şafak
İlkbaharı sonbahara çevirdi 6 mayıs
Dünyanın dönüşüyle ölüme aktı zaman
Güneş süsü verilmiş cellat
Bembeyaz karanlığa alıp götürdü canları
Ve üç Deniz, üç Yusuf, üç Hüseyin
Üç yürek, üç sonsuz
Yürüdüler darağacına korkusuz
Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin ve tüm devrim şehitlerinin anısına sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum…
Anıları mücadelemizde yaşayacak.
Bugün üç devrimci Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın öldürülmesinin 47.yılı. Deniz, Yusuf ve Hüseyin kısacık hayatlarının en bilinçli yıllarını Amerikan emperyalizmine karşı mücadeleye ve Türkiye’nin sosyalizme kavuşması mücadelesine, yani devrime verdiler.
Bizler bu salonda toplanmış insanlar olarak onları sadece anmak değil, onların mücadelesinde onları yaşatacak insanlar olarak bir araya geldik. Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in mücadelesini yaşatmak için önce onların mücadelesini öğrenmeli, anlamalıyız.
Bu sebeple de o günlere dönüp bir bakmakta fayda olacağını düşüyorum.
Türkiye'nin 1952'de NATO'ya katılmasının ardından Amerikan Donanması'nın Akdeniz'deki gücü arttı. Donanmanın 6.Filo'suna bağlı gemiler ihtiyaçlarını karşılamak ve askerlerini eğlendirmek için İstanbul'a uğrar hâle geldi. Türkiye ise 1960'lı yıllarda toplumsal mücadeleler ile çalkanıyordu. Geçmiş yıllardaki Amerikan hayranlığına karşın gençliğin Amerika’ya karşı öfkesi giderek büyüyordu. Amerika'nın Siyonist İsrail yanlısı tavrı, Vietnam Savaşı'ndaki emperyalist saldırganlığı gibi etkenler gençliği giderek ABD karşıtı bir tavır almaya sevk etti ve 68 gençliği anti-emperyalist eylemlerin öncüsü oldu. 1967 yılından itibaren ABD'li askerlere yapılan çeşitli müdahaleler 1968 yılının Temmuz ayında doruk noktasına ulaştı.
Devrimci öğrenciler, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Gümüşsuyu yerleşkesinde bir taraftan Dolmabahçe’den Taksime gitmek için Gümüşsuyu yokuşunu kullanan Amerikan askerlerine müdahale ediyorlar, öbür taraftan da 6. Filo’ya karşı yapılacak eylemleri planlıyorlardı. 17 Temmuz’u 18 Temmuz’a bağlayan gece, polisler Gümüşsuyu öğrenci yurdunu bastı. Bu baskında birçok öğrenci yaralandı, bir kısmı tutuklandı ve bir öğrenci katledildi. Yurdu basan polisler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Vedat Demircioğlu’nu yurdun üst katındaki pencereden aşağı attılar ve Vedat bir hafta sonra yaşamını yitirdi. Vedat Demircioğlu, 68 kuşağının polis tarafından katledilen ilk şehidi oldu.
18 Temmuz günü öğrenciler İstanbul Üniversitesi'nde toplanıp Taksim'e yürüdüler. Bu yürüyüş Taksim’den Dolmabahçe’ye devam etti. Hedef tahtasına Dolmabahçe'deki 6.Filo gemisini ve ABD'li askerleri koyan binlerce öğrenci, Dolmabahçe'ye vardığında ABD'li askerleri denize döktü. Bu görkemli eylemin ardı sıra 6.Filo'ya karşı eylemler devam etti.

68 gençliğinin düşmanları sadece emperyalistler değildi. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri de devrimcilerin düşmanıydı. Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) 6.Filo'yu kıble bilmişti. ABD ile dostluklarının zedelenmesini istemeyen bu güruhlar, 6. Filo eylemlerinin ardından devrimci gençleri hedef gösterip çeşitli saldırılarda bulundular.
12 Mart askeri darbesinin ardından daha önce CHP milletvekilliği yapmış olan Nihat Erim başbakan oldu. Başbakanlığı döneminde nice devrimcinin katledilmesinin ardından dönemin Amerikan Ajansına
"solcu unsurların başarı ile ezilmesi sonucu Amerikan 6.Filosunun Türk limanlarına gelmesinde bir sakınca kalmadı" diye demeç vermiştir. Bu demeç bir itiraftır. Darbenin emperyalizm yanlısı olduğunu, 6. Filo’ya geçit vermeyen gençliğe karşı da yapıldığını göstermektedir. Ayrıca gençlik için sermayenin bir kanadının siyasi temsilcisinden medet ummanın ne kadar yanlış olduğunu gösteren tarihi de bir olaydır. 51. yılında 1968'in derslerini çıkartmak, bu tarihi mirasa devrimci mücadeleyi yükselterek sahip çıkmanın yegâne yoludur.
Günümüzden tam 51 yıl önce yapılan bu anti-emperyalist eylem devrimci gençliğin mücadelesine rehber oldu. Emperyalistleri bu topraklardan kovmak görevi, şimdi bizim görevimizdir. Gençliğe miras kalan bu görkemli mücadeleyi büyütmek, ilerletmek ve nihayetine vardırmak elimizdedir. Emperyalizm ve işbirlikçilerine müsamaha göstermeyelim, karşılarında duralım. 51 yıl önce denize döktük, şimdi memleketten kovalım! Bunun için başta İncirlik Üssü olmak üzere Türkiye’deki tüm üslerin kapatılmasını savunalım! Tek bir emperyalist üs kalmayınca kadar, Türkiye NATO'dan çıkıncaya dek mücadele edelim! Emperyalistlere ve işbirlikçilerine geçit vermeyelim!
1968 yılında öğrenci hareketinin başını çeken devrimciler, yüzlerini devrime dönerek mücadele ettiler. Deniz Gezmiş ve arkadaşları bizzat Filistin'e gidip direniş kamplarında bulundular. Siyonizm’e sözde değil, pratikte karşı durdular. Denizlerin yoldaşları Kürecik'te bulunan ABD üssünü basmaya giderlerken öldürüldüler. Denizlerin mücadele stratejilerinden çıkartılacak sayısız sonuç vardır. Bugünün devrimcileri eleştirel bir şekilde onların mücadelesini değerlendirmeli ve bugünün mücadeleleri için dersler çıkarmalıdır. Ancak Denizleri eleştirmeden önce, yüzünü devrime dönen, ezilen halkın geleceği için hayatlarını hiçe sayan, "Yankee go home" diyen ve bunun için darağacına dahi "Yaşasın Marksizm, Leninizm'in yüce ideolojisi, kahrolsun emperyalizm" diyerek giden bu devrimci önderlerin anısı önünde saygıyla eğilmek gerekir.
6 Mayıs anmanın değil mücadelenin günüdür
68 kuşağının devrimci atılımlarını geçmişe duyulan özlem duygularıyla ananlar, bu kuşağın bıraktığı devrimci mirası tam olarak kavrayamamışlardır. Memleketin geleceğine parlamentodan bakmamayı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları göstermişlerdir. Bu gün de memleketin geleceğine parlamentodan bakmak, burjuva düzeninin siyasetinin sınırlarına hapsolmak işçi sınıfına sömürünün devamından başka hiçbir alternatif sunamıyor. Aynı şekilde anti-emperyalist mücadele dünün şanlı eylemlerinde yaşanıp geride kalan bir tarih değildir. Aksine emperyalistler kardeş halkları birbirine düşürüyor. Ortadoğu coğrafyasında ve Türkiye'de kapitalist sömürücülerin her türlüsü ve siyasi iktidarlar emperyalist şirketlerle iç içe geçmiştir. ABD'nin ve AB'nin yörüngesindedir ve NATO ile çalışmaktadır. Dolayısıyla bugün de anti-emperyalist mücadele yegâne çıkış yoludur. Bu yüzden 6 Mayıs bizim için bir anma günü değil, bir mücadele günüdür. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının şahsında 68 kuşağını, Mahirleri, İboları ve devrim için yaşayan, bunun için mücadele eden bütün devrimcileri hatırlama, onların mücadelelerinden güç alma günüdür.
6 Mayıs 1972 günü, askeri diktatörlük meclisteki burjuva partilerinin milletvekillerinin de oyunu alarak, tarihimizin üç yüz akı; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı idam etti. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, 1968 öğrenci hareketinin başını çeken bu üç genç önder, arkalarında kısa ama her anı devrimci mücadeleye adanmış hayatlarını bırakarak idam sehpasına yürüdüler. Bıraktıkları mirasın değerini bilmek, bu topraklara “Kahrolsun Amerika” sloganlarını yazan, "sosyalist fikirlerin kökleşmesini sağlayan" 68 kuşağını anlamak bu gün her devrimcinin görevidir. Çünkü devrimciler ölürler, ancak devrimler sürer. Devrimleri başarıya ulaştırmak, sınırsız ve sınıfsız bir dünyayı kurmak ise ancak tarihten dersler çıkartmakla mümkündür." dedi.