Hani bir söz vardır. “ Gönlü hoş olanda kalır kahvenin hatırı 40 yıl. Gönlü hoş olmayan ne kahve tanır ne hatır.” Yine bir sözümüz şöyle devam eder. “Bir fincandaki kahve gibidir hayat. Bazen tatlı bazen değildir. Önemli olan kahvenin tadı değil, onu kiminle içtiğindir”.
Kahve içilirde fal bakılmaz mı hiç. Gelim şimdi hem kahvemizi içelim hem de kahve falımıza bakalım. Bu arada falcıya yazdığım şiirimle de yazımıza nokta koyalım.
Geçen gün,
Bir falcıya gittim,
Bir fincan kahve getirdi,
Orta yapmış acı geldi inan.
Bilirsin, ben şekerli kahve severdim…
Neyse, içtim onu zor bela.
Sonra da falımda ne varsa çıksın diye,
Ters kapattım tabağı.
Aradan biraz zaman geçti,
Uzandı sonunda falcının eli,
Ve çözüldü susmayan dili.
Konuştu, konuştu, konuştu…
İnan ki bir şey anlamadım,
İnanmazdım ki zaten fala.
Neymiş efendim, çekemeyenler çokmuş,
Kalbim daralmış, büyü yapmışlar.
Uzaklarda, çok uzaklarda bekleyen bir kısmet varmış,
Daha neler neler…
İçimden güldüm geçtim…
Bir ara falcının gözlerine baktım,
Donuktu,
Hani puslu havalar var ya,
Öğle bakıyordu işte,
Bulanık bulanık…
Balıkçı olmuşta balık avlıyordu aklın sıra…
Bizim mutfaktaki bozuk çeşme misali anlayacağın.
Bu şiirimin ardından sizlere güzel bir şarkıyla elveda diyorum.
Şarkılardan fal tuttum ikimize kaç kere,
Sana bahar gül bülbül bana hep hasret düştü.
Bir başka yazımda buluşmak üzere kahve tadında sevgiyle kalın.
Nuri Gökgöz (Toprağın Sesi)