Hüseyin TAŞYAKAN
Köşe Yazarı
Hüseyin TAŞYAKAN
 

BIÇAK KEMİKTE!

                  Bu köşeyi takip edenler iyi bilir ki, yıllar öncesinden bu yana süregelen yazılarımın bir kısmında defaten kullandığım bir söz var…    Charles Bukowski’ye ait "Bazıları hiç delirmez. Ne korkunç hayat sürüyorlardır kim bilir." Sözünün daha önceki kullanışlarımda da ifade ettiğim gibi, en çokta ülkemizi tarif eder bir durumu olduğunu düşünüyorum.    Aslında çok uzun yıllar öncesinden bu yana ve şu son birkaç ay içinde tanık olduklarımızı düşünürsek; gerçekten de Bukowski’nin söylediği gibi, bir zilletin içinde çile çekiyorken delirmemenin bir mucize olmasının yanında. tahammülü zor bir yaşam olsa gerek değerli okuyucular.    CIA uşağı bir gerici tetikçinin kurguladığı Ergenekon, balyoz vs. gibi kumpaslarla bu ülkenin vatanperver yurtseverlerinin tırpandan geçirilmesinin yanısıra, tüm kurumlarının bir cemaatin işgaline terkedilmesi sürecinden sağlığımızı yitirmeden çıkıp gelmemizin ardından,  bugünlerde de yaşadıklarımızdan sonra artık başlıktaki ifadeyi kullanmamız tam da yerindedir diye düşünüyorum.    Nüfusun sadece %5 yada %8 lik bir kesiminin refah içinde yaşayabildiği bir ortamda, yandaş ve yalaka takımının ülkenin ekonomik durumu için toz pembe tablolar çizmesi toplumu zaten yeterince zıvanadan çıkaracak kadar geriyorken, üzerine  siyasilerin gericilik, ortaçağ karanlığını barındıran açıklama ve eylemlerinin aklıselim sahibi insanları bile çıldırma noktasına getirdi getirecek diye ifade edersek, yanlış bir tarif olmaz sanırım.     Bir bakıyorsunuz; sırf iktidar nimetlerini kaybetmemek için, yıllarca emperyalizme uşaklık etmiş bebek katili terörist başının (sözde milliyetçi) bir siyasi tarafından TBMM’ne çağrıldığı bir ortamda, mezuniyetlerinin resmi törenleri sonrasında toplanıp “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı  attıkları için teğmenleri ordudan ihraç etmeye yönelik şuursuz bir çabaya şahit oluyorsunuz.  Üstelik terörist başı için bu çağrıyı yapan siyasetçinin çok değil, yakın bir geçmişte seçilmiş bir milletvekilinin hapiste tutulması için (Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen) hakaret ve küfür dolu söylemleriyle beraber her türlü çabayı gösterdiği, bu uğraşında AYM’nin kapatılmasını bile isteyecek kadar şirazesinden çıktığını da düşünürsek, çıldırmak işten değil sevgili okuyucular.     Öte yandan bir bakıyorsunuz  ülkenin geleceği çocuklarımızın emanet edildiği Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturan şahıs, yalan ve iftiraya sarılarak açık açık laikliği hedef alarak kendi kafasındaki karanlık ve gericiliği topluma angaje etmeye çalışıyor. Bu şahsın, yakın geçmişte üstelik TBMM kürsüsünden tarikat ve cemaatlerle işbirliği yaptığına/yapacağına dair itiraflarını da mutlaka hatırlıyorsunuzdur.     Bu noktada bu zat için geçtiğimiz günlerde Nevşin Mengün’ün kullandığı “Adam yobazın kelime karşılığı, dünyaya bakışı falan korkunç. Milli eğitimin bu isme emanet edilmiş olması zaten milli bir felaket.” Sözlerinin altına imzamı atıyorum.    Dolayısıyla günümüz itibariyle ve özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın afâki derecede ekonomik kriz ortamında yaşam mücadelesi verirken, özellikle ülkenin rejimine yönelik eylem ve söylemlerin yoğunlaşmasıyla beraber toplumun yay gibi gerildiği yadsınamayacak bir gerçektir ki;  görüldüğü üzere bu kaos ortamından çıkmanın yegane yolunun, muhalefeti daha da sıkıştıracak bir toplumsal muhalefetin ülkeyi en hızlı bir biçimde erken seçime götürmesi olduğu muhakkaktır değerli okuyucular.
Ekleme Tarihi: 21 Kasım 2024 - Perşembe
Hüseyin TAŞYAKAN

BIÇAK KEMİKTE!

         

    
   Bu köşeyi takip edenler iyi bilir ki, yıllar öncesinden bu yana süregelen yazılarımın bir kısmında defaten kullandığım bir söz var…
   Charles Bukowski’ye ait "Bazıları hiç delirmez. Ne korkunç hayat sürüyorlardır kim bilir." Sözünün daha önceki kullanışlarımda da ifade ettiğim gibi, en çokta ülkemizi tarif eder bir durumu olduğunu düşünüyorum.
   Aslında çok uzun yıllar öncesinden bu yana ve şu son birkaç ay içinde tanık olduklarımızı düşünürsek; gerçekten de Bukowski’nin söylediği gibi, bir zilletin içinde çile çekiyorken delirmemenin bir mucize olmasının yanında. tahammülü zor bir yaşam olsa gerek değerli okuyucular.
   CIA uşağı bir gerici tetikçinin kurguladığı Ergenekon, balyoz vs. gibi kumpaslarla bu ülkenin vatanperver yurtseverlerinin tırpandan geçirilmesinin yanısıra, tüm kurumlarının bir cemaatin işgaline terkedilmesi sürecinden sağlığımızı yitirmeden çıkıp gelmemizin ardından,  bugünlerde de yaşadıklarımızdan sonra artık başlıktaki ifadeyi kullanmamız tam da yerindedir diye düşünüyorum.

   Nüfusun sadece %5 yada %8 lik bir kesiminin refah içinde yaşayabildiği bir ortamda, yandaş ve yalaka takımının ülkenin ekonomik durumu için toz pembe tablolar çizmesi toplumu zaten yeterince zıvanadan çıkaracak kadar geriyorken, üzerine  siyasilerin gericilik, ortaçağ karanlığını barındıran açıklama ve eylemlerinin aklıselim sahibi insanları bile çıldırma noktasına getirdi getirecek diye ifade edersek, yanlış bir tarif olmaz sanırım. 

   Bir bakıyorsunuz; sırf iktidar nimetlerini kaybetmemek için, yıllarca emperyalizme uşaklık etmiş bebek katili terörist başının (sözde milliyetçi) bir siyasi tarafından TBMM’ne çağrıldığı bir ortamda, mezuniyetlerinin resmi törenleri sonrasında toplanıp “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı  attıkları için teğmenleri ordudan ihraç etmeye yönelik şuursuz bir çabaya şahit oluyorsunuz. 
Üstelik terörist başı için bu çağrıyı yapan siyasetçinin çok değil, yakın bir geçmişte seçilmiş bir milletvekilinin hapiste tutulması için (Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen) hakaret ve küfür dolu söylemleriyle beraber her türlü çabayı gösterdiği, bu uğraşında AYM’nin kapatılmasını bile isteyecek kadar şirazesinden çıktığını da düşünürsek, çıldırmak işten değil sevgili okuyucular.

    Öte yandan bir bakıyorsunuz  ülkenin geleceği çocuklarımızın emanet edildiği Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturan şahıs, yalan ve iftiraya sarılarak açık açık laikliği hedef alarak kendi kafasındaki karanlık ve gericiliği topluma angaje etmeye çalışıyor. Bu şahsın, yakın geçmişte üstelik TBMM kürsüsünden tarikat ve cemaatlerle işbirliği yaptığına/yapacağına dair itiraflarını da mutlaka hatırlıyorsunuzdur. 
   Bu noktada bu zat için geçtiğimiz günlerde Nevşin Mengün’ün kullandığı “Adam yobazın kelime karşılığı, dünyaya bakışı falan korkunç. Milli eğitimin bu isme emanet edilmiş olması zaten milli bir felaket.” Sözlerinin altına imzamı atıyorum.
   Dolayısıyla günümüz itibariyle ve özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın afâki derecede ekonomik kriz ortamında yaşam mücadelesi verirken, özellikle ülkenin rejimine yönelik eylem ve söylemlerin yoğunlaşmasıyla beraber toplumun yay gibi gerildiği yadsınamayacak bir gerçektir ki;  görüldüğü üzere bu kaos ortamından çıkmanın yegane yolunun, muhalefeti daha da sıkıştıracak bir toplumsal muhalefetin ülkeyi en hızlı bir biçimde erken seçime götürmesi olduğu muhakkaktır değerli okuyucular.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve artemishaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.