Kaçınız benimle aynı fikirdedir bilmiyorum ama, başında bulunan Ali Erbaş’tan ötürü ben şu Diyanete çok fena takılmış durumdayım değerli okuyucular. Göreve geldiğinden bu yana ortaya koyduğu tavırları itibarıyla söylediklerinin aksi yönünde hareket eden, söylemleriyle eylemlerinin afaki derecede çatıştığına şahit olduğum ender şahıslardan biridir zira.
Her fırsatta bir yerlerde eline mikrofonu alıp “Şatafattan kaçının” öğütleri veren bu şahsın başında bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığının şatafat içinde harcadığı parayı buraya kalem kalem yazmaya kalksam, ortaya tutumsuzluk üzerine bir ansiklopedi çıkacağından adım kadar eminim.
Mesela bugün itibariyle bu şahsın başında bulunduğu ve onlarca Bakanlık bütçesini geride bırakan Diyanet’in bu yılki 36.4 milyar liralık bütçesinin 34.6 milyar lirasını ilk 9 ayda tükettiğini öğreniyoruz.
Bu bilginin üzerinden çok geçmeden beyefendinin verdiği “şatafattan kaçının” tavsiyesine ilk başta kendisinin karşı bir duruşta olduğuna şahit oluyoruz ki; Diyanet’in Konya’ da düzenlenen ve 3 gün sürecek bir toplantı için seçilen 5 yıldızlı otelde kişi başı günlük 4 bin liranın ödendiğini de öğreniyoruz. 250 Diyanet personelinin katılımıyla düzenlenen toplantının devlete maliyeti, yurt dışı-yurt içi yol masrafları hariç 3 Milyon lira değerli okuyucular.
Altında milyonluk zırhlı aracı ile gezen Ali Erbaş’ın başında bulunduğu Diyanet’in geçmişte de tanık olduğumuz üzere, bu har vurup harman savurma atraksiyonlarının sonuncusu olmayacağı muhakkaktır.
Alakası olmadığı ortamlarda dahi eline mikrofonu alıp fakirliğe övgüler yağdıran, hatta bu konuda Peygamberi bile referans göstermeye varacak kadar sınırları zorlayarak tasarruf edebiyatı yapan bu arkadaş yüzünden çevrenizde dininden soğumuş, İslam dinine karşı afaki derecede mesafeli duran insanımızın varlığına eminim ki sizlerde en az benim kadar tanık oluyorsunuzdur mutlaka.
Ülkemizdeki nüfusun ezici çoğunluğunun yoksulluk ve hatta ciddi ölçüde bir kitlenin açlık sınırlarında yaşadığı bir ortamda, başında bulunduğu kurum itibariyle şatafat içinde yaşıyorken insanlara tasarruf edebiyatı yapmaları, toplumun aklıyla alay etmekten başka bir şey değildir.
Yapılan harcamaların çoğunluk itibariyle “Din hizmetleri ve yaygın din eğitimi” üzerine olduğu açıklamasını yapmış Diyanet’e, dolayısıyla Ali Erbaş’a sormamız gerekmiyor mu?
Dinimiz üzerine hizmet ve eğitim için onca harcama yapmanıza rağmen, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ciddi sayıda insanımız dinine karşı niye bu kadar mesafeli duruyor?
Saçma salak hurafeleriyle ortalıkta dolaşan zırdelilerin söylemlerine karşı tek bir kelimeyle de olsa tepki vermeyip, sanki yanlarındaymışsınız görünümü veren sükûnetinizden dolayı olabilir mi acaba?
Ayrıca buna; yoksulluğun, eşitsizliğin, hukuksuzluğun onlarcasına maruz kalarak yaşayan insanlarımız yerine, sürekli muktedirlerin yanında görünüyor olmanızı da ekleyebilir miyiz?
BERHUDAR OL DEDİKLERİN BERTARAF OLDU MUTLU MUSUN?
Sana da ilk olarak 2010 referandumunda “Yetmez ama evet” çi oluşunla takılmıştım. Zira senden hiç beklemediğim bir duruştu sergilediğin.
CIA uşağı yobaz bir teröristin doğrudan destek verip, devletin kılcal damarlarına kadar sızmayı hedefleyen bir eylemin arkasında durmanı şan ve şöhretine yakıştıramamıştım.
Bugün bu ülkede işçisi, memuru, şoförü ve daha akla gelecek onlarca sınıfta yer alan kadını, çocuğu genci ne varsa “Gönül Dostlarım” dediklerin nasıl bir zulüm altında yaşıyorsa eğer, her şey özellikle senin “Evet” dediğin o referandumla başladı.
Arada bir çıkıp muktedirlere dair övgülü ifadeler kullanıyordun, uzun bir süreden beri herhangi bir konuşmana şahit olmadım. Umuyorum ki, bugün özellikle ekonomik yönden perişan bir halde hayatını idame ettiğini gördüğ…