Değerli okuyucular bugün itibariyle herkesçe malumdur ki, bu nüfusumuzun çok büyük bir kesimi bin türlü sıkıntı ile boğuşarak hayatlarını idame ettirmektedir. Bunları Ekonomik, Demokratik ve Adalet gibi başlıklar altında sıralamaya kalksam, bu köşeye sığmayacağı gibi, hiç birinizin de o uzunlukta bir yazıyı sonuna kadar okumaya ayıracak bir vakti olmayacağını düşünüyorum.
Toplumun yüzyüze kaldığı bu sıkıntılar içinde şahsi kanaatime göre en ciddi olanların başında, uzun yıllardan bu yana toplumun kendi içerisinde parçalanıp, birbirine hasım hale getirilmesine yol açan söylem ve eylemlerdir ki, bunu en etkili olarak hayata geçirenlerin başında din üzerinden insanları suistimal eden dinbazlardır. Kaldı ki benim için bunları tanımlamaya “Dinbaz” ifadesi bile kifayetli gelmediğinden, ben bunları bulunduğum ortamlarda “Cübbeli Şeytan” diye tanımlamaktayım.
Toplumu sözde din üzerinden eğitip bilgilendirmeye çalıştığını zanneden bu güruhun geçen zaman içerisinde başardığı tek şeyinse, ciddi boyutta bir kesimi (özellikle gençleri) yeryüzünde en mükemmel din olarak düşündüğümüz islamiyetten soğutmuş olduğu görülmektedir ki, samimi dindarlar için bu durumun ne kadar zul geldiği de yadsınamayacak bir gerçektir.
Ayrıca bu güruhun bugün itibariyle Cumhuriyete ve kurucularına saldırmak kapsamında geldikleri noktaya baktığımızda, daha yıllar öncesinde kendilerinin Cumhuriyetin kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarıyla ilgili kuyruk acılarını hatırlattığımızda, bizi “Abartılı bir şekilde komplo teorileri üretmek”le suçlayanların, günümüz itibariyle ne düşündüklerini de merak etmiyor değilim. Zira bizim derdimiz haklı çıkmak değil, bir çok aydının, usta kalemlerin de yaptığı gibi yaklaşmakta olan tehlikeli duruma işaret etmekti.
Özellikle 2010 referandumu sonrası dehşet verici bir cesarete bürünmüş bu güruhta bulunanların her geçen gün nasıl daha saldırganlaştığını görmemek için, ( Ülkeyi orta çağ karanlığına sürüklemek isteyen rejim düşmanlarından değilse eğer) insanın kör ve sağır olması gerektiğini düşünüyorum.
Yine yukarıda belirttiğim üzere; bahsettiğim cenahın özellikle kadınlar üzerinden yürüyerek, söylemleriyle gerçekleştirdikleri Cumhuriyete ve kurucularına dair saldırganlıklarını buraya sıralamaya yerim dar gelir değerli okuyucular.
Buraya isimlerini yazmayı bile kendime zul gördüğüm, din adamı kılığına bürünmüş birkaç “Cübbeli Şeytan” ın, son zamanlarda bize toplum olarak sevinç ve gurur kaynağı olmuş Voleybulcu kızlarımız için kullandıkları rezil söylemleri hepinizce malumdur.
Sizi bilmem ama, o kızlarımız için kullandıkları saldırgan ifadelerin sadece o kızlarımızla ilgili olmadığını, Milli Kadın Voleybol takımımız üzerinden, en başından beri kuyruk acısı duydukları Laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna ve bu muazzam eseri yaratanlara saldırmaktan başka bir niyetleri olmadığını düşünüyorum.
Bundan ötürü duyduğumuz öfkeyle beraber, vaaz adı altında saldırganlaşan hadsiz dinbaz takımına cami cemaatleri içinde ağzının payını veren ahlaklı ve samimi dindarların çıkıyor olması da ülkenin birlik ve beraberliğinin bozulamayacağına dair umutlarımızı canlı tutmaya yetiyor değerli okuyucular.
Mesela benzeri bir çok yerde olduğu gibi; Zonguldak’ta bir vaizin aynı minvaldeki saldırgan söylemlerine karşı, “Siz kuran kurslarında erkek çocuklara tecavüz edilirken konuştunuz mu da veleybol takımı hakkında konuşuyorsunuz” diye kapak yapan cemaati, geçtiğimiz günlerde yine benzeri bir saldırgana karşı
“Benim vergilerimden bu gibi insanların gırtlağından geçen bir kuruş varsa haram olsun. Boğazında takılsın. Bunlar gerçekten insan değiller. Niye insan değiller? Babacığım, sen Kur'an kurslarında tecavüze uğrayan çocuklar için, Ensar Vakfı'nda tecavüze uğrayan çocuklar için, 11-12 yaşında evlendirilen çocuklar için ağzını açıp tek kelime ettin mi? Onlar çok normal, voleybolcu kızların kıyafeti çok acayip! Bakma lan, bakmayın! Ama zaten bunlar için her şey acayip. Diyoruz ya, bu sporcuya bakarken ben bir şey hissetmiyorum. Niye hissedeyim? Manyak mıyım? Ama bunlar hissediyor. Çünkü bunlar manyak.” Şeklinde tepki veren Fatih Altaylı’yı kendi adıma ayakta alkışlıyorum!
Değerli okuyucular yazımın başlığını özellikle seçtim. En başta da ifade ettiğim gibi toplumun boğuştuğu bin türlü sorunları içinde en önemsediğim, insanların ayrıştırılıp inananlar, inanmayanlar katagorisine sokacak kadar çatıştırıldığı bir duruma sürüklenmesinin ateşle oynamak gibi bir şey olduğunu düşünüyorum.
Ancak yine de Allah’tan ki, birkaç satır yukarıda da bahsettiğim üzere bu sapkın zihniyettekilere pabuç bırakmayacak kadar aklıselim ve ahlak sahibi dindarlarımız da var aramızda.