Bir sabah çok erken saatlerde uzandığım yerden televizyonu açıp yarı uykulu vaziyette ekrana bakınıyorken, haber bülteni içinde yer alan, iktidar partisinin Bandırma Belediye Başkan adayının ekrandan yüzüme uzanan parmak işaretiyle tam olarak uyandığımı hissettim.
Cemal Öztaylan isimli şahıs seçim çalışmaları kapsamında katıldığı toplantıda, karşısındaki yurttaşa hem 'Nahh' çekiyor, hem de işaret ve orta parmağının arasından uzattığı başparmağını göstererek kolunu da uzatmış sallıyordu.
Buna şaşırmıyorum, zira uzun yıllardan bu yana edep ve üslup anlayışları gereği vatandaşa karşı nasıl hitab edecekleriyle ilgili herhangi bir kaygıları falan olmadığına tanıklığımız çoktur.
Bu tiplerin birçoğu, zihniyetleri gereği "nasıl olsa ne söylesek, ne kadar küçümseyen ifadelerle hakaretvari davranıyor olsak bile, çaresiz bir kabulleniş halindeler" rahatlığını yaşıyor.
Seçimlere henüz 30,40 gün varken şahit olduklarımız, sandık yaklaştıkça nelere tanık olacağımızın aynasıdır değerli okuyucular.
Göreceksiniz; 2019 seçimleri sürecinde tanık olduğumuz, (ki o dönemde yazdığım ‘Dil Yarası’ başlıklı yazımda da işaret ettiğim gibi) çamur çalmak için iftira dolu söylemlerin, toplumun bir kesimini ötekileştirmek üzere kullanılan zehirli dilin aynısına ve belki de daha fazlasına yine tanık olacağız.
Yukarıda belirttiğim gibi, üslup ve edep anlayışları değişmiyor çünkü.
Şahsıma ait satırları burada sonlandırarak, sözü rahmetli Bekir Coşkun'a bırakmak istiyorum. Sevgili Bekir Coşkun'da 29 Ağustos 2013'te bir 'parmak' hikayesi anlatmıştı.
Keyifle okuyacağınızı umduğum bu satırlardan sonra, aradan geçen bunca yıla rağmen değişmeyen şeyin sadece üslubu bozuk siyasetin varlığının değil, o üslup bozukluğuna maruz kaldığı halde sandıkta gereken cevabı vermeyen ciddi bir kitlenin varlığının olduğunu da düşüneceksiniz mutlaka.
★★★
Siyasette parmağın yeri diyordum...
Mesela işaret parmağın ile başparmağını birleştiriyorsun...
Delik oluyor...
Dört bir yana delikten bakar gibi gösteriyorsun...
Meydandakiler anlıyorlar...
“Ne dedi?..”
“Sıfır sorun...”
Diyelim ki “Demokrasi için kolları sıvadık” işareti...
Sağ kol, ileri doğru uzatılır...
Sol el, sağ bileği kavrar...
Aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı dört bir yana sallanır...
Meydandaki anlar:
“Ne dedi, ne dedi?..”
“Demokrasi getiriyor...”
Tansu Çiller’in “Haydi Türkiyem ileri” işareti vardı misal...
Aniden işareti meydandakilere uzatıp “Haydi Türkiyem ileri” diye bağırınca, biliyorsunuz hükümeti düştü...
Turgut Özal’ın “dört eğilim” işareti...
Eller başın üzerinde kenetleniyor...
Rahmetli kilo alıp eller kavuşmayınca vazgeçti...
Erbakan’ın, dört parmağını kapatıp, başparmağı havaya kaldırma işareti “Geceleri uçuyor” gibi birçok anlama yorumlanırdı...
Dördünü kapat birini aç ya da dördünü aç birini kapat...
Fark etmiyor...
Çok anlamlı buluyorlar ki, oy veriyorlar...
Müslüman dünyasındaki savaşlarda ölenlerin sayısı 4 milyon...
Kayıp sayısı 200 bin...
Ölen çocuk ve kadın sayısı 1.5 milyon...
Tecavüz edilen kadın sayısı 500 bin...
Şimdi...
Sıra Mısır ve Suriye’de...
63 Müslüman ülkenin bir tekinde insan hakları, çağdaş yaşam, modern hukuk, adam gibi demokrasi var mı?..
Yok...
Birbirlerini kestikleri yetmiyormuş gibi egemenleri çağırıyorlar yardıma...
“Siyasi İslam” adı...
Geldik...
Başparmağını avucunun içine yapışmış gibi yap...
Dört parmak havada...
Salla...
Demokrasi gelsin... (Bekir Coşkun-29-Ağustos-2013)